12 Ağustos 2015 Çarşamba

Etli bulgurlu yaprak sarması

hayatımdan pirinci, beyaz unu vs. çıkardım diyince,
bulgurlu bir yemek tarifi ile örneklendireyim dedim..
yaprak sarmasını sevmeyen var mıdır bilmiyorum ama
ben yemesinin yanında yapmasını da çok seviyorum.
bir güzel kırmızı'yı yanıma alıp
güzel bir film açıp
pıtır pıtır kıvır kıvır yaprak sarmak keyifli geliyor.
zeytinyağlısı mı,
etlisi mi
ikisi de..
halbuki, etlisini sevdiğim yemeği zeytinyağlı,
zeytinyağlısını sevdiğimin de etlisini hiç sevmem ama
yaprak sarması bir istisna..

gelelim tarife,
bugün etlisinin tarifini paylaşmak istedim..

artık satır kıyma yapan kasaplar çok az kaldı,
ama benim kasabım sağolsun hiç kırmaz beni

350 gr. dana, 150 gr. kuzu etinden satır kıyma
yarım kilo kadar yaprak,
ben eksik gelirse ilave ediyorum, fazla gelirse üstünü kapatıyorum
1 buçuk su bardağı pilavlık bulgur,
1 orta boy soğan (isteğe bağlı, bazen soğansız yapıyorum, o da çok güzel oluyor)
1 demet dere otu
1 demet taze nane
1/2 demet maydonoz,
2 yemek kaşığı domates biber salça karışımı
isteğe göre baharat

yaprak konusunda şanslıyız,
ne de olsa Ege'de yaşıyoruz,
üstelik yengem B'nin ailesi Akhisar'da
teyzem F.'nin ailesi de Alaşehir de yaşıyor
sağolsunlar sevdiğimi de bildiklerinden
hep en tazesini, en incesini, en düzgün biçimlisini bana ayırırlar
yenge B.den gelenler buzlukta saklanacak şekilde gelir,
teyze F. kola şişelerini minnak minnak doldurup gönderir.
ikisininki de çok tuzlu olmadığı için ben tuzundan arıtcak bir yöntem kullanmıyorum
ama siz salamura yapraktan yapacaksınız,
mutlaka bir kaç saat sık sık suyunu değiştirerek yıkayın yaprakları.
kaynamış suya yaprakları 5'er-6'şar atıyorum,
bir kaç saniye bekleyip sudan çıkarıyorum,
yaprakların hazırlık süreci bu kadar.

öncelikle sarmayı pişireceğim tencereye zeytinyağı koyup salça karışımını kavuruyorum,
soğanı ve yeşillikleri yemeklik doğrayıp
büyük bir kapta karıştırdığım kıyma ve bulgura ilave ediyorum,
üzerine kavrulup soğumaya yüz tutmuş salçayı ve baharatları ekleyip biraz yoğuruyorum.
iç malzememiz de hazır.

herşey hazır olunca geçiyorum salona,
takip ettiğim dizi varsa dizi
yoksa digiturk portaldan bir film açıyorum,
artık moduma göre
bir kırmızıyla mı renklendiririm geceyi,
yoksa %100 gold la mı değişiyor.
oturuyorum televizyonun karşısına,
önümde bir koca kap sarma içi,
çıtırcık çıtırcık yapraklar sarıyorum da sarıyorum..
ama sararken de saplantılıyım,
her biri aynı boyda olmalı,
içi yaprağın içine koydukça parmak hesabı ölçüyorum,
4 parmağım benim kendi ölçüm,
hepsi bir fiil nizami.




hepsini sardıktan sonra,
salçayı kavurduğum tencerenin dibine,
kalan ya da kopan ya da şekilsiz ya da kalın yaprakları koyuyorum,
ama yaprağın bir kısmıyla önce tencere dibindeki salçalı yağı sıyırıyorum,
yaprakların bir kısmını serip üzerine de yağlı yaprakları sıralıyorum,
üzerine hepsi eşit şekilde pişebilsin diye yaprakları dikey olarak diziyorum.
amaaan dikkat,
sakın ha yakmayalım,
çünkü böyle dizince yaprakların sadece alt sırasındakiler değil hepsi yanıp ziyan oluyor
üzerine ben işimi güvenceye alıp 2 bardak sıcak su koyuyorum,
yarım dilimi minik minik doğrayıp tencereye atıyorum,
biraz zeytinyağı gezdiriyorum ve
kalan ya da kopan ya da şekilsiz ya da kalın yaprakların
geri kalanını yaprakların üzerine kapatıp pişiriyorum.
pişme süresi yaprağa göre değiştiği için bir zaman dilimi veremem,
ben deneye deneye piştiğine karar verince altını kapatıyorum..

haydi bir de siz deneyin,
bakalım bulgurlu yaprak sarmasını beğenecek misiniz?

yol arkadaşım insülin direnci

yemek yapmak meditasyon kaynağı benim için,
yemek sanatı ise en büyük hobim.
bayılırım süslü süslü sunumlara,
farklı leziz lezzetlere.
hele ki karbonhidrata,
genlerinde kayseri olan biri olarak mantılara böreklere hayır diyebilen biri değilim-DİM.
bu yemek aşkım yüzünden;
nice çok kravatlı, bol yüksek ökçeli sofralarda baygınlıklar mı geçirmedim
insülin dirençlerine mi gelmedim,
kutu kutu ilaçlar kullanmak zorunda mı kalmadım,
hiç sormayın.

sonra baktım an be an vücuduma zarar veriyorum,
açtım google amcayı bir güzel gooogleadım.
neymiş bakalım bu hain insülin direnci, sonra neler olurmuş okudum.
okudukça rahatladım, aslında dikkat edersem dünyanın en sağlıklı yaşamı benim olurmuş, anladım.
okumak yetmez tabi bir de günlük yaşama uyarlamak var.

evdeki tüm pirinçleri, beyaz unu, makarnaları, şekerleri topladım
hoooop anneye gönderdim,
gittim onların yerini bulgurla, kinooyla, tam buğday makarnayla doldurdum.
karbonhidratı tamamen çıkarmadım hayatımdan ama sağlıklı karbonhidratlarla sınırladım.
köfte makarna menüsü köfte salata olarak değişti mesela,
hiç mi makarna yemedim?
hayır, iki haftada bir, o da tam buğdayından,
hatta annem üşenmedi, tam buğdaydan ev makarnası bile yaptırdı bana..
mantı mı çekti canım,
hooop ipek hanımın çiftliğinden tam buğdaylı mantımı da yiyorum.

çorbalarımın içeriklerini değiştirdim,
unla yaptığı çorbaları mümkünse az patates
o da olmuyorsa tam buğday ya da çavdar unuyla yaptım,
rengi değişti elbet biraz ama farklı bir tatla gayet de güzel oldu

pirinci tamamen çıkardım hayatımdan,
o ne hain bişi o öyle,
hemen yerine bulgur koydum,
yaprak sarması, ıspanak-semiz yemekleri,
pirinç giren bir çok yemeği bulgurla yapıyorum artık,
yayla çorbasını ise tam buğdaydan mini hamur parçaları ile..

gece yarısı yemelerini kestim,
çok mu acıktım,
bir bardak tarçınlı süt içiyorum.
tadını beğenmediğim bitki çayları da
aslında çok da lezizmiş..

ara öğün yapmaya alıştım,
ne o öyle aç kal, aç kal, aç kal,
sonra bir anda hombili gırtlak
sonra ayıl bayıl
hiç hoş değil,
ofiste probiyotik yoğurdum, çiğ kuruyemişlerim her zaman hazır.
bir minik kutu da çantamda,
ne olur ne olmaz değil mi?

benim için çok çok çok zorken
her sabah 5 dk. daha lütfen diye ağlanırken
sabah 06:00'da kalkıp yürüyüşe bile başladım,
neden akşam sporu değilde sabahın köründe kalkıp spor yapıyorum,
bir başka yazımda anlatayım.
aslında daha bu sabah kalkıp yürüme işini
tamamen düzene oturtamadım
ama işte bikini programı sayesinde
o da olacak eminim.

ne yapamadın? diye sorsanız,
hele  ki şu güzel yaz mevsiminde
bir büyüğe sormayı bırakamadım
iş çıkışı haydi %100 gold diyen arkadaşlara hayır demeyi öğrenemedim
ve hatta arkadaşlarımı hiç yok yere suçlamayım
eve gidip Bal hadi kızım %100 gold vakti demeyi bırakamadım
ama önümüz kış elbet,
inanıyorum bu kış benim için bambaşka bir yaza gebe olacak.

insülin direnci, şeker hastalığı diyorsun
e bu yazıda tatlının şekerin adı geçmiyor derseniz
ben hiç tatlı ve şeker düşkünü olmadım,
zaten karbonhidrat vücutta şekere döndüğü için de bir hayli alıyormuşum,
arada bir bravo pastanesinden luv kaçamağı yapıyorum tabi ki ama
benim için hiç bir tatlı bir gül böreğinin yerini tutamaz..

annaneye gidince tam buğdaymış, bulgurmuş
yalan olmuyor mu?
oluyor tabi,
benim beyazcık ananem bana 85 yaşında mantılar yapar da
ben yüz mü çeviririm.
hoooop gömerim en güzelinden..
ama sonra bir kaç gün daha bir dikkat etmece.

tüm bu değişikliklerden sonra kilo verdim mi?
amacım kilo vermek olmadığı için, hayır
ama zaten hiç şişman olmadım,
boyum 1,63
bugüne kadar gördüğüm maksimum kilo 58,
güncel kilom 55,
bir kaç ay öncesine kadar oldukça da memnundum kilomdan lakin
şuan hedeflediğim ise 50,
ama temelde yağ yakmak tercih sebebi..

benim insülin direnciyle arkadaşlığım böyle,
neyse ki vücuduma, iç organlarıma çok zarar vermeden tanıştım kendisiyle,
ve hatta sağlıklı bir yaşam tarzı belirlemem konusunda ahbap olduk,
dostum diyemem açıkçası,
kilo almamı çok sağlamadığı ve hatta
kilo vermemi de majör olarak etkilemediği için düşmanım da değil,
ama kaliteli bir yaşlılığa giden yolda bir yol arkadaşı..

iyi birşeymiş gibi anlatmak da istemem,
çok tehlikeli, bir sonraki adımı şeker hastalığı olan bir yoldaş bana,
ama ben artık onunla kavga etmek yerine,
birlikte yol alarak sağlıkla yaşıyorum.

haydi gel gidelim, dirençlere gelesice insülin direncim,
ara öğün zamanı..


8 Ağustos 2015 Cumartesi

hayırlısı

biraz kırgınım bugünlerde
biraz da hüzünlü kimi zaman
yarım kalmış bir yanım
başlamadım, başlayamadım daha bikininin programına
ama hommili gırtlak yiyişlerde de değilim
sağlıklı beslenme programını uyguluyorum,
taze bademim, cevizim dolabımda..
sabah en azından yarım saat esneme egzersizlerimi yapıyorum
günde minimum 3 lt. alkali su da ok
gece 23:00'da yatamıyorum tam olarak
ama zaten 06:00'da da kalkmıyorum,
günde 7 saat uyku cepte,
çok sıcak değilse elbet..

biraz kırgınım bugünlerde..
çokça da incinmiş..
ve hatta incitmiş..
çoook çooooook çooooook üzgünüm bugünlerde..
avuçlarım hayal kırıklıklarıyla dolu..

her bitiş, bir başlangıç aslında..
hakkımızda hayırlısı..


3 Ağustos 2015 Pazartesi

I LOVE MY BODY! 1

Olmadı.
İlk günüm hayal ettiğim gibi olmadı.
Aslında güzel başlamıştı
Dün gece sassy suyumu hazırlayıp dolaba koymuştum.

Sabah 06:00da kalkıp
bir koca bardak limonlu suyumu içip
40 dk. Hafif tempolu yürüyüşümü Berna'cımla yapmıştık.
1 saat de yürürdüm ama işe yetişmem gerektiği için 40 dk. nın üzerine çıkamadım ki.
Tam planladığım gibi kahvaltımı da yapmıştım.
Ama öğle yemeği öncesi nefes egzersizlerimi yapmayı unuttum!
Öğle yemeğimi planladığım şekilde evden götürdüklerimle de yaptım.
Yine de iyi gidiyorum derken ofiste bir doğum günü kutlaması!
hiç korkmadım aslında!
zaten pasta, tatlı fln sevmem ki ben!
benim işim karbonhidratla!
derken bir baktım,
yıllardır heeep benim sevmediğim pastaları alan sevgili arkadaşlarım
ilk kez ciddi olarak sağlıklı beslenmeye başlamamın ilk gününde önüme en sevdiğim pastayı koydular!
Hainler! (gerçek anlamıyla değil tabi, çok seviyorum hepsini)
hayır bir de dedim ya ben öyle pasta neyim sevmem
epi topu bir tane var sevdiğim pasta
o da Reyhan Pastanesinin nescafeli krokanlı olan
dayanamadım!
yedim!
küçük ama
küçücük bir dilim pasta yedim!
püf sizi affetmicem kızlar!

neyse ben gideyim suyumu içeyim.
olmadı akşam da yarım saat çıkayım koşu bandına
nereden kotarırsam kardır sonuçta değil mi?

bir de şimdi arkadaş grubundan mesaj geldi,
yarın sahilde bira mı içsek diyorlar.
ah bikini ahh
çok zormuş hakikaten.