31 Temmuz 2015 Cuma

hazırlık listem

neye karar vermiştik?
ağustos başı ile bikininin I LOVE MY BODY! programına başlayacaktık.
e bugün 31 temmuz.
hiç bir şey kalmadı.
bu zamana kadar ne yaptık?
dün 2 koca tabak mantı yedim.
bir önceki gün iyi ki tanıştık sevgilim dedim
bir büyüğe selam verdim.
bir önceki gün gece yarısı bir tencere makarnayı hüplettim.
bir önceki gün bir tepsi gül böreğini mideye gömdüm.
hafta sonunu anlatmak güç.
tabi yakın geçmişte dostlarla yapılan bol eğlenceli bir de bayram tatili vardı.
yani bolca yedim.
bolca içtim.
günlük 4000 adımın üzerine çıkmadım.
esnemeyi geçtim,
mümkün olduğunca az hareket ettim.
yani I LOVE MY BODY! demeden
i love eating, drinking, have fun with friends and passivity dedim.
karbonhidrat aşığı bir kadın olarak
mümkün olduğunca kendimi karbonhidrata doyurdum.

bu hafta sonunu da dostlarla bol yemeli içmeli geçiririz.
hatta pazartesi olmadan bir de burger king çılgınlığı yapmak istiyorum.
bikini bu yazdıklarımı görse;
seni beni boşuna okumuşsun canım der heralde:)
ama bunlar hazırlığın maneviyatı benim için
hazırlığın motive eden kısmı.

sonra ağustos ayının ilk pazartesi gelecek
ve bambaşka bir güne uyanacağım ben.
hem de saat 06:00'da!
I LOVE MY BODY! diyerek ve gülümseyerek.

tabi tam da bu tarihten önce bir de alışveriş listesi hazırlamak gerek.
kış hazırlığı için kampanyadayken koşu bandını aldık.
ama kurulum sırasında priz ayrıntısını düşünemediğim için bir uzatma almak gerek.
gerçi ağustos ayında sahilde yürümeye devam ederim diye düşünüyorum
ama olsun kışa hazır olalım.
sassy su için taze zencefil bulmak gerek.
evdeki cipslerin, kurabiyelerin yerini sağlıklı atıştırmalıklarla, bol sebzeyle doldurmak gerek.
anneye söylemek; kışlık bamya ve taze fasülye hazırlığını yaptırmak gerek.
kışlık domatesi de unutmamak gerek.
o büyüklerin, kırmızıların yerine taptazecik bitki çayları koymak gerek.
odayı teknolojiden steril bir hale getirmek için bir çalar saat almak gerek.
mantıların, makarnaların yerine protein ağırlıklı besinler koymak gerek.
pilates malzemelerim eksiksiz ama
şu koca göbekten kurtulmak için bir hullohop eğlence takvimi hazırlasam o da güzel olur belki.
hatta bir kaç inceltici yağın mucizesine inanıp evi aromatik yağlarla da doldurayım.

iyisi mi ben gidip hazırlıklarımı tamamlayayım.
şurada pazartesiye ne kaldı ki.

yazıyı tamamlamadan
aklıma da gelmişken
bir de bikiniye sorayım o adımsayarı nereden almış, markası neymiş, memnun muymuş.
teknolojiden steril hale gelmek, biraz da buydu değil mi?


29 Temmuz 2015 Çarşamba

bikiniyle tanıştım ben!

Bir blogla tanıştım.

bikiniprojesi.blogspot.com.tr

nasıl sevdim, nasıl sevdim.
itiraf etmeli önce çok sevdiğim bir ablam sandım.
esprili dili, yaşantısı çok benzerdi.
bayıldım, nasıl bayıldım.
en baştan, taaa baştan okudum.
çok güldüm, çok eğlendim.
bir de çok çok çok üzüldüm.
o yazmış gözyaşlarıyla belli,
ben okudum belli belirsiz gözyaşlarıyla.
sonra daha çok, daha çok sevdim.
içindeki yaşam aşkına hayran kaldım.
#direnbikini dedim içimden defalarca,
gülümse bikini..

motive oldum.
son iki yazımdaki mazeretler hafifledi.
istikrarsızlığım kırıldı sanki.
kendime onun anlatıları ve tecrübelerinden bir I LOVE MY BODY! programı yaptım.
insülin direncimi unutmadım tabi programı yaparken.
onun tecrübelerini kendi gerçeklerimle harmanladım.
işte böyle bir şey çıktı;
teşekkürler bikini.

25 Temmuz 2015 Cumartesi

mazeret

İnsan fırsatların gelmesini bekler ,
Fırsatlarda insanın gelmesini..
Fırsatlar bekler,
İnsanlar bekler.

Kazanan hep mazeret olur.

Bu sefer mazeret kazanmayacak.
#direnbaşak

24 Temmuz 2015 Cuma

mutlucuk perisinin karar günlüğü

istikrarlı değilim.
biliyorum.
kabul ediyorum.
bugüne kadar 47931 kez spora başladıysam
47932 kez bıraktım.
belki de kaldığım yerden +1 olacak;
47932. kez başlayıp
47933. kez bırakacağım.

tıpki spor geçmişim gibi diyet geçmişim de aynı.
istikrarsız.
neyse ki hayatımın hiç bir döneminde kilo problemim olmadı.
aslında gerçek anlamda diyete de başlamadım hiç.
ama ne zaman sağlıklı beslenmek için bir program yapsam
gözümün önünde makarnalar börekler döner benim.
tatlıyla hiç aram yok,
ama insülin direncim var,
yani bir ayağım tip 2 şekerin içinde,
hani o makarnayı yemesem,
hadi yedim, bari tam buğdaylı, az soslu yesem?
olmaz illa sosa yağa bulanacak
sonra tabi koca bir göbek
yemek sonrası bayılan bir mutlucuk perisi..

tabi bir de yaşım 30.
metabolizma gün geçtikçe yavaşlıyor
ama dedim ya
istikrarlı değilim..

bu yüzden ki hep bir araştırma halindeyim.
google geçmişimi görseniz;
- spor motivasyonu
- erken kalkmak için yöntemler
- diyet makarna tarifleri
ama deniyorum en azından
spor ya da diyet yapmayı denemiyorum üstelik
sağlıklı beslenme ve düzenli sporu hayatımın bir parçası yapmayı deniyorum.
biliyorum bir yöntem var
ve ben deneye yanıla bulacağım..

bu yazının konusu tam da bu son denemem işte..
defalarca spor salonuna yazıldım,
en afillisinden en sefiline, inanın
ama plaza insanı olmayı beceremediğim gibi
spor salonu insanı da olamadım hiç
sahilde yürüyüşleri severim mesela
çok da şanslıyım ki ülkemin en keyifli şehrinde yaşıyorum
ama yürüme yollarında çiğdem çitleyerek gezinenlerin arasında yürümek istemiyorum mesela.
tam da bu yüzden sevgili dostum "EDE"nin motivasyonuyla sabahları 6 da sahilde yürümeye başladım.
kolay değil tabi ki,
sabah 6:00'da kalk
06:05'de evden çık
06:15'de arabayı sahilde otoparka parket
ve huzur
yürü
egenin o güzel denizine nazır yürü
yürü
5.5 km. sonra 07:15'de arabaya bin
07:30'da eve gir
hazırlan
08:15'de evden çık
08:30 iş hayatı başlasın

bunu zamanla alışkanlık haline getirmeye başladıkça
keza arada belimi vs. incittim ara vermek zorunda kaldım.
kışı düşünmeye başladım,
kışın o karanlığında soğuğunda yürünür mü dedim kendime
yıllardır almak istediğim ama kullanmam atarım bir köşeye dediğim koşu bandını aldım
evet evet aldım
yarın kargodan teslim alacağım

ve bir karar verdim.
01.08.2015 bir milat
her sabah 06:00'da kalkıp yürüyüşe devam edeceğim
ama evde olacağım için pilates yapmak için de fazladan 45 dk. olacak.
pilates programım bile hazır
ama o bir başka yazının konusu olsun

bir de beslenme programım var
o da bir başka yazının programı

bu bir karar yazısıdır.
spor ve beslenme konusunda istikrarlı olamayan bir kadının
sonu belki gurur belki utançla bitecek bir karar yazıdır.

buradan her günümü tek tek paylaşacağım.
umuyorum ki;
yarım kalan, bırakılan, istikrarsız bir blog yazısı olmaz.

sen sevgili saklı okuyucu,
eğer sende benim gibi istikrarsız ve mutsuz biriysen
haydi hiç bekleme
katıl bana.






Yayla Çorbası

****vanilyatarcin.blogspot.com adlı bloğumdan aktarılmıştır.

Ben küçükken hiç çorba sevmezdim,
Annem zorla yedirmeye çalışırdı,
Şımarık şımarık püskürtürdüm,
Zaten ağzımı bir kapattım mı,
Kerpetenle bile açmak mümkün değildi..

Sonra büyüdüm,
Ağzımın tadı da, alışkanlıklarım da değişti..
Çorbayı, hele de soğuk kış günlerinde sıcak çorbayı sevmeye başladım zamanla..
Hatta eskiden ağzıma koymadığım bir çok yemeği yemeye başladım..
Çorbayı sevdikçe,
Tariflerime ve mutfağıma da ekledim bir çok çeşidini..

Bizim şirkette de çorbaları güzel yaparlar,
Bir tanesi hariç,
Yayla çorbası..
Ben yayla çorbasını bol yoğurtlu ve ekşili severim..
Geçen gün yemeğe çıktığımda menüde yayla çorbasını görünce
"Ama ben kendi yaptığım yayla çorbasından istiyorum!" diye söylenmelerimin üzerine,
Arkadaşlarımdan biri,
"Bana da verir misin şu çok övdüğün tarifi,
Benim kız çorbayı çok seviyor, bakalım övdüğün kadar var mıymış" deyince
Tarifi hem onunla paylaştım,
Hem de bugün eve gelir gelmez kendime o pişirdim..
İşte tarifi;

2 lt. ayran
3 kaşık yoğurt
1 kaşık un
1 yumurta
1 çay bardağı pirinç
2 yemek kaşığı tereyağı
Kırmızı biber, nane ve tuz




Un, yoğurt, yumurta ve pirinç bir tencerede karıştırılır, orta ateşe konulup devamlı karıştırılırken ayran da üzerine eklenir..
Kaynayıncaya kadar hep aynı yönde tahta kaşıkla karıştırılır..
Kaynadıktan sonra küçük ateşe alınır ve pirinçler uzayıncaya kadar pişirmeye devam edilir..
Farklı bir tavada tereyağı içinde kırmızı biber ve nane yakılır ve çorbaya karıştırılır..
En son tuz eklenir ve sıcak sıcaaak sevgiyle servis edilir..


Resimde gördüğünüz İzmir'e özel kimi yerde eroin, kimi yerde atom, kimi yerde de terleten olarak anılan rakı dostu mezenin tarifini de daha sonra bir rakı masası muhabbetinde veririm:)

Hayatınızdan vanilya kokusu eksik olmasın :)

Sevgiler,
mutlucuk perisi

Zeytinyağlı Enginar

****vanilyatarcin.blogspot.com adlı bloğumdan aktarılmıştır.

Yazdığım tariflere baktım da 
Çoğunda Zeytinyağlı etiketi var..
Oysa çok değil, bunda daha bir kaç yıl öncesine kadar
Değil zeytinyağlı enginarı, barbunyayı
Zeytinyağlı salata bile yemezdim ben..

Şimdi ki bu zeytinyağlı tutkum,
Aslında Sevgili Teyze S. nin eseridir,
En çok onun elinden yediğim zeytinyağlılarla sevdim ben bu enfes yemekleri..
Sonra zamanla onun tariflerine kendi damak tadımı ve tabi ki o enfes özenimle büyüleyici sevgimi kattım..
Ortaya mutlucuk perisinin büyülü sofraları çıktı..
İşte o büyülü sofralardan bir tarif,

Zeytinyağlı Enginar,



5 adet enginar göbeği
1 minik havuç,
1 ufak patates,
1 soğan,
1 tatlı kaşığı un,
2 kesme şeker
1 kahve fincanıı halis zeytinyağı
ve isteyene 1 kaşık bezelye ( ben  bezelye sevmediğim için kullanmıyorum.)
Yarım limon

Zeytinyağını tencerede kızdırın, soğanı azcık pembeleşene kadar kavurun.. Üzerine havuç ve (tuzlu suda nişastasını attırdığınız) patatesi ekleyerek kavurmaya devam edin.. Kavrulan sebzelerin üzerine enginarları, limonu, unu ve zeytinyağlının vazgeçilmezi şekeri ekleyerek kısık ateşte malzemeleri çevirin.. 

Ben pişirmede Tefal'in NutriCook düdüklü tenceresini kullanıyorum. Ortalama 20 dk. bir pişirme süresinin sonunda enginarımız eşsiz lezzetiyle pişmiş oluyor.. Soğuduğunda enginarların göbeğine garnitürlerimizi doldurup üzerine dere otuyla servis ediyoruz.. 

Aman diyip o leziz suyunu boşa harcamayın, özellikle rakı sofrasında o suya ekmek batırmak dünyanın en harika keyiflerinden biri.. Unutmayın, yemeğe koyduğunuz sevgi en çok suyunda var:)

Mutfağınızdan vanilya kokusu eksik olmasın..

Sevgiler,
mutlucuk perisi